Ülkemizdeki ilk izcilik hareketleri meşrutiyet yıllarında görülür. O zamanki adıyla keşşaflık, milli eğitim bakanlığınca ders programına dâhil edilmiş birçok öğretmen tarafından da beden eğitimi derslerinin bir parçası olarak kabul görmüştür. Ancak bu dönemde gerek yurtdışıyla sağlam ilişkiler olmaması, gerek günümüze gelen çok fazla resmi kayıt olmaması sebebiyle ülkemizde izciliğin ilk defa nasıl kurulduğu tam olarak bilinmemektedir, ancak izcilik dergilerinden izcilik kitaplarının önsözlerinden ve dönemin izcileriyle yapılan bir takım röportajlardan elde edilen veriler sonucunda 4 ana teori ortaya çıkmıştır.
A) Darüşşafaka beden eğitimi öğretmeni oymak beyi M. Sami Karayel (İzci Rehberi adlı kitabın yazarı) kayıtları:
"Sabık Edirne Öğretmen Okulu müdürü ve bugün Bursa Öğretmen Okulu müdürü muhterem kardeşim Nafi Atıf Kansu Bey'in sav ve tetebbu adlı mecmuasında ilk evvela ismini bilmediğim Avrupa'da tahsil görmüş bir zat bir yazı yazmış (Ragıp Nurettin EGE). Sonra Sabık Manastır Öğretmen Okulu müdürü ve İzmir Öğretmen Okulu müdürü muhterem kardeşim Ethem Nejat Bey bilfiil manastırda tatbik etmiştir ki, izciliğin memleketimiz de müessirleri bunlardır. bilahere en iyi taburlar İstanbul'da teşekkül etmiştir. Bu taburlardan biri Darüşşafaka, İstanbul Sultanisi ve Galatasaray Sultanisi'dir. Bu üç mektebin taburları hemen birbiri ardına teşekkül etmiş ve zaman içinde büyük bir eser-i terakki göstermiştir. Bu taburlar teşekkül etmişti ki Burdur mebusu muhterem kardeşimiz Atıf Bey bir refiki ile memleketimizde de diğer memleketlerde olduğu gibi mükemmel bir teşkilat yapmak için Avrupa'ya memuren gitmişlerdi. Avdetlerinde lazım gelen makama raporlarını verdiler ve başbuğ muhteremimiz Enver Paşa hazretlerinin himmeti ile izci ocağı tesis ve teşkil olundu izciliği ameli bir surette öğretmek içinde mösyö Harold Parfitt namında bir muallim getirildi. 22.06.1329 (1912)"
B) Rıza Bendiz'in kayıtları:
Rıza Bendiz'in izciliğin ilk uygulayıcılarıyla ilgili görüşleri Sami Karayel'inki ile farklılık göstermektedir. İstanbul İzcilik Kurulu eski başkanlarından Rıza Bendiz'in kayıtlarında şöyle denilmektedir:
"1908 yılında yılından itibaren dünyaya yayılmaya başlayan izciliğin ilk belirtileri memleketimizde 1909 yılında görülmeye başlanmıştır. İlk kurucular olarak 1909 yılında biri Galatasaray Lisesi diğeri Kabataş Lisesi'nde beden terbiyesi öğretmeni bulunan Ahmed ve Abdurrahman Robenson kardeşlerin şahsi teşebbüs ve gayretleri ile memleketimizde ilk defa keşşaflık adı ile izcilik teşkilatı kurulmuştur. Balkan harbinin zuhuruna kadar inkişaf göstermeye başlayan izcilik, balkan harbinin başlamasıyla durgunlu devrine girmiştir."
C) Keşşaf Dergisi sayı 1 sayfa 6:
"4 Nisan 1339 (1923): Memleketimizde... İzciliği balkan harbinden oldukça evvel ilk tesis eden zat Ahmed Robenson Bey'dir. Ahmed Bey, memleketimiz spor hayatının tesisi ve terakkisinde en mühim unsur olmakla beraber çocuklarınız ve dolayısıyla Türkiye'mizin istikbali için yaptığı şu faydalı teşkilattan dolayı kendisine milli ve ferdi bir suretle daima borçluyuz. Türkiye de irtica, taassup ve kıskanma kuvvetli bir amil iken izciliği ilk kabul eden müessesesi milliye Galatasaray olmuştur. Galatasaray'dan sonra sıra ile Kadıköy Numune Mektebi, İstanbul Sultanisi, Vefa, Üsküdar ve Kabataş Sultanileri ile Haydarpaşa İttihat Mektebi gelir."
D) İstanbul Lisesi kayıtları:
İstanbul Lisesi izcilik arşiv ve dökümantasyon merkezinde izciliğin kuruluşu ile ilgili bir yorum vardır. Bu belge yorumun yanında izciliğin İstanbul'da kuruluş tarihlerini aydınlattığı için de önemlidir.
Türkiye'de izciliğin kuruluş tarihi konusunda çoğumuz tarafında kavranamayan bir ayrım vardır. Bu ayrım, bir müessesenin ortaya çıkışı ile o müessesenin resmi kuruluş tarihi arasındaki arklılıktan ibarettir. Nitekim ülkemizde ilk izcilik faaliyetlerinin Edirne'de başlamış olduğu her ne kadar belgelerle kanıtlanmamış olsa bile ileri sürülmektedir. Çünkü hiçbir kuruluş ön çalışma yapmadan örgütlenemez. Yurdumuzda bu ön çalışmalar Edirne'de yapılmış olduğu varsayımından hareket ettiğimizde esas örgütlenmenin İstanbul'da Ahmed ve Abdurrahman Robenson kardeşler tarafından Galatasaray ve İstanbul Sultanisi'nde 15.12.1912 gerçekleştiği sonucuna varıyoruz. Duruma bir başka açıdan bakmamız halinde dahi bu örgütlenmenin yukarıda adı geçen iki lisede ortaya çıktığı sonucuna varırız. Çünkü Edirne'deki izcilik çalışmaları askeri amaçlar gütmekte idi. O devrin izci türesinde askeri disiplin ve milliyetçilik hislerinin dimağlarının pekiştirilmesi ulaşılması istenen hedefti. Buna karşın bizim anladığımız ve kabul edilen izcilik kişinin manevi olgunluğa erişebilmesi için gerekli olan öz disiplini ve insanlığın aynı hak ve özgürlüğe sahip olduğunu kabul eden uluslararası kardeşliğe dayanmaktadır.
İzciliğin ilk yıllarında izcilik çalışmaları ufak çapta kalmıştır. Okul çağındaki çocukların izcilik kıyafetleriyle ile yaptıkları geziler çok ilgi görmüş ve halk tarafından da destek görmüştür.
Keşşaf dergisine göre İstanbul'daki izcilik örgütlenmesinin ardından diğer illerde de izcilik çalışmaları hız kazanmıştır. Sırasıyla Bursa, Beyrut, İzmir ve Sivas'ta; bunlardan sonra da Kayseri, Kütahya, Zara, Ankara, Edirne'de çalışmalar başlamıştır. Türkiye'de ilk kız izci örgütlenmesini gerçekleştirenler Ahmed ve Behçet Bey'lerdir.
Keşşaflığa izcilik isminin verilişi keşşaf dergisinde şöyle anlatılmaktadır: "Dinin ahlakın fenin ilmin sıhhatin vatanperverliğin izlerini takip etmek ve bunların izlerini bulmak gibi umumi ve izcilikte düstur olan şeylerle beraber izci veyahut izcilik tabiri kullanılabileceğinden umumi bir manayı şamil olmak üzere bu kelimenin çok muvafık olacağın kanaati hâsıl oldu."
Ülkede yayılmaya başlayan izcilik hareketi Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle sekteye uğramış bölgesel bir faaliyet olmaktan ileriye gidememiştir.
Tombak Dergisi'nde söylendiği üzere bu dönemde izciliği Osmanlı aile yapısına uydurmak kolay olmayacaktı. Birçok aile izcilik konusunda şikayetlerde bulunuyordu. Bu dönemde keşşaflık, haftada 1 veya 2 defa şehrin sokaklarında boru yada trompet çalarak gezinmek olarak algılanmıştı. Keşşaflık üzerine ilk risale 1913 yılında yayınlandı: (Keşşaf) Boy Scout İstanbul, Matbaa-i Amire, 1329
Savaşın bitmesiyle izcilik faaliyetleri de yer yer canlanmaya başlar ancak bu çalışmalar belirli bir amaca yönelik olmayan amaçsız çalışmalar olduklarından verimsiz oluşlardır. Bu tarihlerde izcilik, İttihat ve Terakki Partisi tarafından gençleri birlik ve beraberlik içinde eğitmek için kullanılmaya başlanır Enver Paşa'nın önerisiyle izciliği milli eğitime mal etmek için Belçika izcilik teşkilatından Harold Parfitt ülkemize davet edilir(1912).
Enver Paşa'nın ordunun başında olduğu dönemlerde Suudi Bey bu yönde birçok çabada bulunmuştur. Nihayet Harold Parfitt adındaki İngiliz kalayı unvanı ile orduda mirliva rütbesiyle İstanbul'a çağrıldı. 22.6.1912 yılında ülkemize gelen Harold Parfitt, keşşaflık yerine izci ocağını kurar. Zamanın anlayışına uygun olarak harbiye nezaretine bağlanır. İzci ocağı toplumun sosyal yapısına uygun bir şekilde okullarda yayılarak çalışmalara başlar.